9 Şubat 2013 Cumartesi

ötelde şikiş sanatı

Hali vakti yerinde çevresinde sayılan ve sevilen,itibar gören bir  esnafım.İstanbul’un gecekondu semtlerinden birinde kendime ait iki katlı bir  evim ve küçük bir bakkalım var.İşlerim çok iyi olmasa da hani derler ya çorbayı kaynatıyorum işte o türden.Ben ve kardeşlerim büyüyüp kendi başlarının çaresine  baktıkları için anne ve babam köye yerleştiler.
Kırk yaşına merdiven  dayadığım halde bir türlü nasip olupta evlenemedim.Eskisi kadar beni zorlamasa  da ihtiyaçlarımı doğal olarak gideremem beni bir hayli sıkıştırsa da yine de bu  ruh halime alıştım sayılır.Yalnız yaşadığım için evde ihtiyacım olan her işimi  kendim görüyorum sadece temizlik hariç.O işi de çok şükür kiracım olan Ayşe  hallediyor.Haftanın belli bir günü gelip evi baştan sona bir güzel temizleyip  gidiyor ve benden elli kağıt alıp mutlu mesut evden ayrılıyor.
Ayşe ve  kocasının durumu da bir hayli zordu.Kocası düzenli bir işte çalışmaz,eve doğru  dürüst para getirmez karı koca ve iki çocuğu ile tabiri caizse yarı aç yarı tok  yaşarlardı.Belki hayatları Ayşe’nin kocası Hıdır’ın kumar alışkanlığı olmasaydı biraz daha kolay olurdu diye düşünüyordum.Çok kere onun kumar borcunu ben  kapatmış geriye ödemesi için hiçbir baskı da bulunmamıştım.Kirayı da düzenli  olarak ödemediği gibi bakkalımdan aldıklarının dahi genelde parasını vermezdi.Veremezdi.Merhametli ve şefkat dolu bir insan olduğum için onların bu  haline acır,elimden geldiği ölçüde onlara yardımcı olmaya çalışırdım.Onlarda  benim bu halimi bildiklerinden bana yakınlık gösterip sıcak davranırlar ve çoğu  zaman akşam yemeği için beni evlerine davet ederlerdi.
Yaşadıkları taşra  kasabasından buraya gelip benim evimi tutalı yaklaşık altı ay olmuştu.Her şey  yolundaydı ve ne onlar için ne benim için sorun teşkil edebilecek herhangi bir  olumsuz durum yoktu.Güzelse ona denir,kadınsa ona denir,meme ararsan  onda,dipdiri bir vücut ararsan yine ondan.Hıdır gibi bir erkeği hiç de hak  etmemesine rağmen onunla evlenmişti ve onun karısıydı.
Ayşe.
Bir bilsen  yalnızlığımı,kimsesizliğimi,geceleri sabahlara dek dipdiri memelerini ve sıcacık  nefesini düşündüğümü.Düşlerimde seninle sevişip baktığım her kadında seni  gördüğümü.Bir kez olsun saçlarını göremedim,bir kez olsun ellerinden tutamadım  bir kez olsun ab-ı hayat memelerinden içemedim.Hani bir gün deseydin ya bana “bak sen hiç evlenmemişsin,utangaçsın,yalnızsın ve seni saracak bir sıcaklık yok  hayatında.Tüm sevgin ve şefkatinle beni kucaklayıp rüyalar ülkesinde prensesim  olsaydın.Yalnızlığıma örtü olsaydı sıcacık nefesin,karanlık gecelerimde ay gibi  düşseydi güzel yüzün,memelerinden nasiplenseydim soğuk kış akşamlarında sobamda  yanan odunların çıtırtısına eşlik ederek.
O akşam lanet olsun.Keşke hiç  yaşamasaydım,keşke hiç seni görmeseydim.Allah’ım bu dünyada bu kadar güzellikler  ve mutluluklar varken beni neden yalnızlık cehennemine atıyorsun,diyerek isyan  etmeseydim çaresizliğime.Beni ben yapan ne kadar az şey varmış oysa  hayatta.İçimdeki merhamet duygusu kabarmış,hem kiracım Ayşe’ye hem de üç aylık  bebeğine semt pazarından giyecek bir şeyler almıştım.Bakkalı kapattıktan sonra  eve dönerken onlara uğramıştım.Kapıyı Ayşe açtı,evde kimse yoktu ve beni içeriye  davet etti.Aldığım giysileri ve bakkaldan getirdiğim ıvır zıvır kendisine  verince hem çok sevindi hem de şaşırdı.Onu mutlu görmek beni de mutlu  etmişti.Odanın içerisinde yıkık dökük kendini ısıtmaktan bile aciz sobanın  yanına yer sofrasını kurmuş kocasını beklerken yemek yiyiyordu.
Beni bile şaşırtan samimiyet bile içtenlikle “aldığın tişörtü bir deneyeyim olmazsa  değiştirirsin”diyerek yan odaya geçti.Zaten üstünde kir ve lekeden rengini  kaybetmiş soluk bir bluz vardı.Aklım fikrim bu yaşadıklarımı ve birazdan da  yaşayacaklarımı bir türlü almıyordu.Sinin yanına çökmüş ortadaki çorbadan  kaşıklamaya başlamıştım.Yaşadıklarıma bir türlü anlam veremiyordum.Sıcak bir  oda,önüne konulmuş hazır yemekler,kendi halinde uyuyan bir bebek ve tüm  güzelliği,sıcaklığı ve varlığıyla kocaman,tertemiz memeleri olan bir kadın  üstelik yanı başımdaki odada soyunuyor.O güzelim memeler,sütyenin içerisinde  sıcacık ve yerli yerinde,derli toplu dururken benim kendisine aldığım giysiyi  giymek için aynanın karşısına geçiyor.Bir an için yaşadıklarımın hayal  olduğunu,güzel bir rüya gördüğümü ya da yaptığım tüm iyilikler aşkına yaşarken  cennete alındığımı düşünmeye başladım.
Sofrada yemek yemeye devam ederken  Ayşe benim aldığım tişörtü giymiş ve odaya gelmişti.Sanki deneyerek almışım gibi  üzerine tam oturmuştu.Sallanıp salladıkça beyaz tertemiz sütyenin içersindeki  memelerini dünyanın sallandığını sandım.Bembeyaz tişörtün altında bembeyaz  sütyenin içerisindeki iki güzel meme sofranın karşısına kuruldu.Nasıl olduysa bu  kez saçlarını tam olarak kapatmamış baş örtüsünü kafasının arkasında  topladığından gerdanı net bir şekilde ortaya çıkmıştı.Kendin emin ve sakin bir  halde siniye yaklaştı ve karşıma geçip oturdu.Hiç konuşmadık ne ben ne o.Sadece  Ayşe ‘nin gözümün önündeki perdeli memelerini algılıyordum.Bana o su  veriyordu,ağzıma attığım lokma ekmek değil oydu,karnımı doyuran yediklerimden  ziyade Ayşe’nin güzel memeleriydi.Dünya denen yalnızlık cehenneminden  çıkmış,hayali bir cenette güzel bir huri ile baş başaydım.
Sofradan kalkınca  lavaboya gidip ellerimi ve ağzımı yıkamış yanıbaşımda bekleyen Ayşe’nin verdiği  havlu ile kurulanmıştım.Sofrada o güzelim memeler,lavaboda onlar divana  otururken yine onlar.Tüm dünyam Ayşe’nin memeleri olmuş,neye dokunsam neye  baksam sadece onları algılayabiliyordum.Ayşe siniyi kaldırıp bulaşık faslına  geçince daha fazla hareketlenmeye dolayısıyla memelerini farkında bile olmadan  daha çok oynatmaya başladı.
Bulaşıkları yıkarken ocağa çay suyu da  koyduğundan benim hemen gitmemi istemiyordu anlaşılan.Kocası yine kahvede  kumarın başındaydı yahut kendi gibi arkadaşlarıyla sağda solda  sürtmekteydi.Bembeyaz elleri ile uzandı çay bardaklarına,bir dalga,bir deprem ve  bir yokoluş beynimde yankılanan memelerini usulca sallarken.
O çay demlerken  memelerini büyük bir hayranlıkla izliyor ve dış dünyadan koparak kendi  hayallerimde geziniyordum.Hıdır kaç kez ellemişti o memeleri,kaç kez ağzında  bıraktğı lezzet ve doygunlukla geceleri uyumuştur.Nasırlı ve kocaman kirli  elleriyle o güzel memeleri mis kokulu tertemiz sütyenden çıkartıp emmek için  ağzına götürdüğünde neler hissetmiştir acaba.Bunlar ona göre kendisine tanrının  bir lütfu mu yoksa iki parça et parçasından mı ibaretti.
Ayşe’nin  bulaşıkları  yıkamasında sonra çay faslına geçmiş sağdan soldan konuşarak sohbet  ediyor yaşadığım bu anın bitmesini istemiyordum.Hele çay doldurduktan sonra  sonra bardağı yanıma getirdiğinde memelerinin içine düşecekmiş gibi  oluyordum.Çayımı yudumlarken Ayşe’nin memelerinde buldum kendimi bir anda.Bardak  diye elimle sağ memesini sıkıp sol memesinden yudumluyordum çayımı.Oğluna o  memelerden süt ,kocasına zevk benim payıma da çay düşmüştü.Çaya hiç  doymamıştım,sonsuza dek o boyutta kalır ve her saniyenin kadrini kıymetini  bilerek geçirirdim.
Gitmeliydim,kendi yalnızlığıma gömülmenin ve karanlık  gecelerde kimsesizliğimin acı tadını yavaş yudumlamalıydım.Ayşe’nin kocaman  irilikteki memeleriyle çıktığım bu seyahatten kendi dünyama dönmeliydim  artık.Kapıya doğru ilerlerken o da bardakları yıkayıp mutfak tezgahını topluyordu.”Ben gidiyorum sana iyi akşamlar “derken vicdanım yine bana  seslendi.Elimi cebime atıp elli lira çıkardım ve Ayşe’ye uzattım.Bir an ses  çıkarmadı ve gözlerime baktı.Dalgındı ve sanki başka bir dünyadan  gelmişti.Elimdeki paraya ve yüzüme düşünceli gözlerle bakarken sabunlu  ellerinden damlalar yerdeki taşlara düşüyordu.Param elimde kalmış ve onun bu  haline anlam verememiştim.
Kısa bir aradan sonra sessizliğini bozarak elinin  üstüyle burnunu ovalayıp”şimdi ben bu parayı nerde saklasam Hıdır nereye koysam  eliyle koymuş gibi buluyor” deyince bende şaşırdım.Ellerini tişörtünün alt  kısmına götürdü ve yukarıya sıyırdı.Gördüklerime inanamıyordum.Hasretini  çektiğim,üzerine hayaller kurduğum ve yokluğunda eriyip gittiğim o güzelim  memeleri beyaz sütyenin altında bana bakıyordu.”Benim ellerim ıslak parayı sütyenimin arasına sıkıştır”dedi.Olan bitene şaşırıp kaldım,ben kimdim,Ayşe  kimdi ve gözümün önündeki bu gül bahçesi kapısını açmış benim girmemi  bekliyordum.Taş gibi donup kalmıştım adeta.Parayı katlayıp sol memesinin yanına  sıkıştırırken içeriye düştü.Elimi biraz daha derine sokmuş,avuç içimde yanan bir  ateşin varlığını hissetmiştim.Sütyenin derin kısmına düşen parayı bulmuş memesinin kenarına iliştirmiştim.Sağ elim Ayşe’nin mis kokulu sol memesinde  harika bir geziye çıkmış,beraberinde bir avuç sıcaklık ve tarifsiz bir heyecanla  karışık zevk getirmişti.
Kendi evime çıkıp yattığımda rüyalarımın hepsi o  güzel memelerdi.Gökyüzünde yanıp sönüyordu yıldızların yerine.Ay olarak doğmuştu  kocaman memeler, karanlığıma ve sağ elim boşlukta sol memesini aradı asırlarca…..
Hani aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş ya,benimki de işte  böyle bir şey.Doğrusunu söylemek gerekirse ben bu yazdıklarımı hiç  yaşamadım.Sadece ve sadece yıllardır kadın memesine duyduğum hasret ve susayış beni böylesi bir hikaye yazmaya ve sizlerle paylaşmaya sevk etti.İçinde  bulunduğum şu şartlar altında bırakın bir çift güzel memeye sahip olmayı gölgesinden bile mahrum durumdayım.Fırsat buldukça meme ile ilgili fantezilerimi  bazen de gerçekleri sizlerle paylaşmaya devam edeceğim.Sadece isteğim şu ki  ;benim yalnızlığımı paylaşacak,yıllardır hasretini çektiğim ve halada çekmeye  devam ettiğim memesizliğime son verdirecek vicdan sahibi,merhametli,anlayışlı kadınların e-posta adresim üzerinden bana ulaşmalarını diliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder